Söylemiştin Zaten

soylemistin zaten

Biliyorum çok kızdırdı biri seni
Söylemiştin zaten bana bunu
Belki de ben kızdırdım başkası diyorsun
Fırçayı ben yiyorum, sebebi ne fark eder ki

Biliyorum seninle muhabbetimiz olmamalı
Bana söylemiştin zaten bunu
Tamam susalım o zaman, konuşmayalım
Ama olmuyor, yine bana bağırıyorsun

Biliyorum sen haklısın, ben suçluyum
Bunu da bana söylemiştin zaten
Yalnız ufak bir sorunumuz var seninle
Başkasına da kızsan acısını benden çıkarıyorsun

Sana göre uslu durmanın tarifi nedir acaba
Bunu bilmiyorum, söylemelisin bana
Benimde yapmam gereken uyarılar var sana
Ama bunu yapmıyorum sen üzülürsün diye

 

Bir çocuk var anne veya babasına haykırıyor ama duymuyorlar. Haftada bir döv beni, stresini at. Diğer günler mutlu olalım diyor. Ama duyan yokki. Baba işyerinde bir şeylere sinirleniyor veya ana evde başka bir şeylere kızıyor. Ya da daha kötüsü ikisi birden. Ortada kalan bir çocuk. Gücü yetmiyor çözmeye. Sorun olduğunun farkında olan bir anne baba da yok. Belki biri farkında ama o da çözemiyor olayı.

Soruyorum sizlere “Birlikte yaşama mecburiyeti olması, saygının olmadığı bir yerde ne kadar mutlu yaşatabilir insanları?”

Akşam eve geldiğinde asık surat gören bir koca veya akşam eve geldiğinde herkese yapmadığı eziyet kalmayan kocası olan bir kadın içindeki sevgiyle daha ne kadar alttan alabilir sizce. Eşinizle, ailenizle, dostlarınızla veya işyerinizdeki arkadaşınızla aynı ortamda yaşamak zorunda olmanız hep sizin alttan almanızı gerektirir mi. Peki sadece siz mi alttan alıyorsunuz, sizin hiç mi suçunuz yok. Ona sordunuzmu bunu. Ya da şöyle diyelim, bunu sorsanız onu ciddiye alabilecek kadar tarafsız olabilir misiniz. Onu mutlu etmek, onunla mutlu olmak zorunda değilsiniz zaten. Farkına varmanız gereken şey onunda sizinle iyi geçinmek zorunda olmadığı gerçeği. Belki de onu sevmiyorsunuz ve hiçbir zaman da sevmeyeceksiniz. Olabilir, insanlık hali. Ama bu ona karşı saygısızlık yapmanızı gerektirir mi. Saygı göstermek her zaman karşıdakine gösterdiğiniz değeri mi ifade ediyor size göre. Saygılı olmak sizin insanlara ne kadar hoşgörülü biri olduğunuzu da gösteriyor olabilir mi acaba. Ya da etik, edep, terbiye, ahlak vb kavramlara önem verdiğinizi de gösteriyor olabilir mi. Belkide sizi daha yakından tanımak isteyen insanlara bir fikir verme özelliği de taşıyordur. Bu konuyu bir düşünün bence.

Serdal KOÇAK – Sosyolog

Bir Çiçek Al Gel Bana

bir cicek al gel bana

Akşama benimsin söz verme kimseye
Mazeret kabul etmiyorum geleceksin

Hep ben mi geleceğim sana
Bugün sen bana geleceksin

Konuşmak yasak, şu an ben konuşuyorum
Sende sıran gelince konuşursun

Börekleri hazır alıyorum, lezzette sıkıntı olmasın
İçindeki sevgi de kurtarmaz, aç kalırız ben yaparsam

Gelirken bana çiçek almayı sakın unutma
Güzel koksun ama, nergis ya da reyhan olsun

Dersen ki; kadın erkeğe çiçek mi alır, saçmalama
Cevabım; neyleyim çiçeği, bana sen lazımsın

Ama sen yinede bir çiçek al gel bana
Çay, börek hazır seni bekliyor olacağım

 

 

Bu kadar kaba bir romantik gördünüz mü hayatınızda siz. Emrivaki romantizm. Sizi bilmem ama bende olur. Asıl mesele bu değil tabiki. Erkeklerin duyguları, kadınların mantığı olmadığı düşüncesi. Bu konuya biraz değinelim istedim.

Evet hanımlar söyleyin bakalım hiç kocanıza çiçek aldınız mı? Evet beyler söyleyin bakalım hiç karınıza yemek yaptınız mı? Ne alaka canım, olur mu öyle şey diyenler var içinizde. Yemek yapan erkekler biraz var da çiçek alan kadınları bulmakta zorlanırız gibi geliyor bana. Erkeklerin duyguları yok mudur veya kadınların mantığı. Erkekler duyarlı değil midir, kendilerine gösterilen ilgiyi, sevgiyi hissedemezler mi? Kadınlar ihtiyaçları olan malzemeleri kendileri temin edemezler mi?

Basit bir örnek: Karısının yapacağı, hatta aslında kötü olan yemeği yemek için gündüz az yiyen ya da yemeyen erkeklerin derdi sadece yemek mi sizce. Ya da basit bir yemek yapmak yerine saatlerce uğraşıp kocasına yemek hazırlayan kadının derdi sadece onu doyurmak mı. Evdeki ufak tefek tadilat işlerini her zaman erkekler mi yapıyor, kaç tanesinden haberi oluyor olabilir.

Hayatta var olan hiçbir şeyin kadını erkeği olmaz hanımlar beyler. Yaratılış farklılığından kaynaklı ufak tefek şeyler olabilir ama bunlar önemli şeyler değildir diye düşünüyorum. Siz küçük bir kız çocuğuna oyuncak araba verdiniz yada bir erkek çocuğuna bebek verdinizde oynamadı mı? Daha küçük yaşlardan itibaren erkeğin görevi şu, kadının görevi şu diye veya şu erkeklere ayıp bu kadınlara ayıp diye yetiştiriliyoruz. Bugün ayıp dediğimiz bazı şeyler aslında sonradan öğrendiğimiz ve doğru veya yanlış diye kabul ettiğimiz gerçekte hiçte önemli olmayan basit şeyler. Bunları abartmamak gerekir diye düşünüyorum.

El alem ne der demeyi bırakın. Eşinizle ve ailenizde daha mutlu yaşamak için yapılabilecek şeyleri çevrenizden utanarak yapmaktan vazgeçmeyin. Unutmayın, vazgeçtiğiniz her güzel şey mutluluktan zarardır.

Serdal KOÇAK – Sosyolog

Mesafeler

mesafeler

Seni nasıl özlerdim olmasaydı aramızda mesafeler
Nasıl her gece hayalini kurarken uykuya dalardım

Seni nasıl severdim yanımda olsaydın eğer
Öpebilseydim yanaklarından her istediğimde

Sevebilirmiydim sanıyorsun seni bu kadar
Okşayabilseydim o güzel saçlarını bol bol

Ne büyük istekle yaptığımı biliyor musun
Kavuşmanın, kavuşunca yapılacakların planını

Gurbetten vatanına dönmenin mutluluğu gibi
Senin şehrine her girişim, haberin var mı?

Ayrı kalalım biz hep ne olur, yakın olmayalım
Mutluluk gözyaşlarıyla sarılmanın sevincini hep yaşayalım

Mesafeler hep olsun aramızda, kapatmayalım
Uzak olalım ki, kalplerimiz daha da yaklaşsın birbirine

 

 

 

Aramızda çeşitli sebeplerle başka şehirlerde yaşamak zorunda olan çiftler var. Bundan dolayı gerçekten çok büyük zorluklar yaşıyorlar. Yaşamayanların bilmeyeceği cinsten yani. Her zaman bardağa boş tarafından bakma huyumuzu bırakmayacağız biliyorum. Ama yine de bir şansımı denemek istedim. Bu olumsuz durum artıya çevrilebilir mi, dolu tarafı nedir. Biraz bakalım dedim.

Düşünsenize her gün gördüğünüz eşinizle aşkınızı aynı seviyede tutmak için ne kadar çaba harcamanız gerekir. Oysa uzak olursanız, özlem ve kavuşmanın hayali hep sıcak tutacaktır sizi birbirinize. Mesela bayramlarda buluştuğunuzda sürekli gördüğünüz kişilerle mi yoksa nadiren gördüklerinizle mi daha çok ilgileniyorsunuz. Her zaman beraber olabilme imkanı ve bizim tembelliğimiz birleşince her konuda olduğu gibi aşkta monotonlaşıyor ve önemsizleşiyor. Aslında farklı şehirlerde bulunmak bir nimet ama siz farkında değilsiniz. Bunu çok iyi değerlendirmek sizin elinizde. Yarın bir araya gelmeyi başardığınızda bugünleri çok arayacaksınız. En iyisi siz ağlamayı bırakıp bugünlerin tadını çıkarmaya bakın.

Patates Kızartmalı Menemen

patates kizartmali menemen

Yeni keşfettiğim bir yemek tarifini sizlerle paylaşmak istedim. Ama internete baktığımda benden önce bu yemeği bulduklarını, hatta değişik alternatifleri de olduğunu gördüm. Oysa ne güzel hazırlamıştım kendimi bu tarif için. Zamanı olmayan ve kolay yemek çeşidi arayanlara marketten hazır dondurulmuş patates kızarması ile nasıl çabucak yemek yapılacağını anlatacaktım.

Yemek tarifi işinden vazgeçtim ama benim bu konuyu yazmam lazımdı. Hazır moda girmişken devam edeyim dedim. Madem yemekten girdik yemekten devam ediyoruz.

Bizler o kadar ön yargılıyız ki kendimizi geleneklerin dışına çıkmamak için haddinden fazla zorluyoruz. Yemeklerin içine farklı bir baharat atan kişiyi bile dışlayabiliyoruz mesela.

Pilava pul biber yada kara biber atılırmı. Menemene nar ekşisi dökülürmü. Halka tatlı ekmeğin arasında yenilirmi. Domates soymadan pişirilirmi. Peynir, çikolata, helva ve zeytin birlikte dürüm yapılıp yenilirmi. Meyve yedikten sonra arkasından çay içilirmi. Patates çiğ yenilirmi. Daha bir sürü örnek vardır çevrenizde gördüğünüz.

Peki sizin başkalarının anormal karşıladığı ama sevdiğiniz için yaptığınız ve vazgeçmediğiniz yeme-içme zevkleriniz hiç yokmu. Olmaması çok zor bir ihtimal. Eğer gerçekten yoksa siz bir robotsunuz demektir. Dışarıdan verilen talimatları sorgulamıyor, aynen uyguluyor ve kendinizi çok yıpratıyor olabilirsiniz. Bu konuyu ayrıntılı olarak düşünmenizi tavsiye ediyorum. Neyse yemek konusundan çıkmayalım. Demem o ki; nasıl seviyorsan öyle yemeli ve öyle içmelisin. Değişik denemeler yaparak zevkine uygun yeni tarifler geliştirebilirsin. Hangilerinin ne kadar piştiği, ne kadar karıştığı veya yeme içme sırası hiç önemli değildir. Bu konuda lütfen başkalarına da karışmayın.

Bugün Çok Efkarlıyım

bugun cok efkarliyim

BUGÜN ÇOK EFKARLIYIM

Çevremden çekinmeden
Kim ne der diye düşünmeden
Üzerime üzerime gelirler,
Tekrar tekrar nedenini sorarlar demeden

Korkmadan, ürkmeden
Düşmanı sevindirmeyim endişesi olmadan
Bunlar benim dostlarım diyerek
Yapmayı çok istediğim bir şey var

Bugün çok efkarlıyım
Ve içime atmamak istiyorum
Dışımda olsun, herkes görsün istiyorum
Müthiş bir kalabalığın içinde
Hüngür hüngür ağlamak istiyorum.

Dertler paylaştıkça azalır, mutluluk paylaştıkça çoğalırmış. Bende mutsuzluk ve onun paylaşımı konusuna bir el atalım dedim. Üzüntü paylaşılmalı mıdır, yoksa insanın içinde mi kalmalıdır? Doğrusunu söylemek gerekirse bende bilmiyorum. Siz nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum ama benim tercihim o anki psikolojime göre değişiyor. Arasındaki farkı da şu ana kadar anlayabilmiş değilim.

Öncelikli olarak paylaştığınız kişilere bakmak lazım sağlam kişilermi diye. Eğer verdiğiniz bilgiler ileride aleyhinize delil olarak kullanılabilecek şeylerse hiç kimseyle paylaşmamanızı tavsiye ederim. Sizde kalsın o dert. Ufak tefek şeylerse zaten herkesle konuşabilirsiniz. Nasıl oluyor demeyin. 3. kişilerin duymasını istemediğiniz her şey sizde kalmalı, bu kadar basit. Mutluluk herkesle paylaşılabilir ama dertler özeldir. Kişileri ve paylaşılacakları iyi seçmek gerekir. Diğer insanlardan uzaklaşmak, içine kapanmak vb şeylerden de uzak durmak gerekir. Tabi gerektiği kadar yalnızlık imkanı tanımalısınız kendinize.

Diğer bir konu ise bizimle paylaşmak isteyenler. Onları mutlaka dinleyin. Aksi terbiyesizliktir bana göre. Ve duyduklarınız ise sizde kalsın, gömün onları ve siz bile hatırlamayın. Ayrıca üzgün olduğunu gördüğünüz kişilere biraz daha hoşgörülü davranmak ve onlarla alay etmemek gerekir. Çok basit bir konu bile olsa bu onu mutsuz eden bir şeydir ve onun için önemlidir.

Son olarak mutsuzluk geçici bir şeydir, fazla takmayın kafanıza. İnsanların ne diyeceği hakkında düşünmeyin bile. Acıyı yaşayan sizsiniz ve bu diğer insanları ilgilendirmez, tabi siz bu mazeretle onlara saldırmıyorsanız. Geçmişinize bir bakın, bu yaşınıza kadar hiç atlatamadığınız üzüntülü olaylar oldu mu…..

Olmaz mı Kalıverse O Resim

olmazmi kalıverse o resim

OLMAZ MI KALIVERSE O RESİM

Biliyorsun söz verdik birbirimize
Yalan yok, olmayacak aramızda

Bana soruyorsan eğer ne diyorsun diye
Gönlüm yok o resmi yok etmeye

O resimdeki kız senden önceydi
O resim sadece ondan hatıra bana

Sonuçta senin yanındayım şu anda
O yok gördüğün gibi, sen varsın yanımda

Kıskançlığını anlıyorum, kızmayacağım
Sen ne dersen onu yapacağım

Sözüm söz, pazarlık yok bu tür konularda
Kararını ver sen yeterki, aynen uyacağım

Alın size çok ince bir konu. Hepimizin karşılaştığında içinden çıkmakta zorlanacağı önemli bir olay. Keşke hayatta herkes ilk aşkıyla evlenmeyi başarabilse. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Bazen insanlar hiçbir kötü niyeti olmaksızın geçmişten hatıra olarak birkaç resim bulundurabiliyor elinde. Karşının bilgisi varmı yokmu orası ayrı bir konu, oraya girmiyorum. Eşinizin sizden önceki eş, nişanlı sevgili vb olan kişinin resmini sakladığını gördünüz diyelim, nasıl tepki verirsiniz. Eğer evliliğinizde bir sıkıntı yoksa çok ciddi bir şey yok aslında ortada. Bunu sizinle tartışmayacaktır bile. At derseniz atacak, bir şey demezseniz öyle bırakacak veya siz kırılabilirsiniz diye yinede atacaktır. O resmi saklamayan açıkta bırakan kişiler için sıkıntı yoktur ama ya köşe bucak saklayan kişi yakalanırsa nasıl olacak. Böyle bir durumda tartışmaya girmeden konuşarak olayı çözmeye çalışmak gerekir. Resmi saklayan kişi için, onu sakladığına göre bu çok önemli bir konu olabilir. Tabi diğer kişi için bu çok önemli bir konu. Bu durumu tartışmaya çevirip düzeltilemez kalp yaraları oluşturmamak gerekir. Karı koca arasına girmem mümkün değil. Bu durum ikisi arasında çözülecektir. Başka kimse karışamaz onların kararına. Ama hiç kimse eşinin başkasına aşkına saygı göstermek zorunda değildir, bu geçmişte kalsa bile. Kendinizi onun yerine koyarak düşünün ve öyle karar verin diyorum.

Terki Diyar

Sosyal ağlara bakarsanız en çok paylaşılan laflar çekip gitmekle ilgili olanlar. Herkes bulunduğu ortamdan memnun değil ve başka bir ortama gitmek istiyor.

Gitmenin çözüm olduğunu sanıyoruz hepimiz. Çevremdeki bu iki yüzlü insanlardan kurtulursam, kendime yeni bir hayat kurarsam tamamdır diyoruz kendimizce.

İşin aslını bunu gerçekleştirenler anlıyor ama çocuğumuz kurulu düzenimizi değiştirebilecek kadar cesaretli olmadığımız için hayallerimizde gidiyoruz sadece başka diyarlara.

Öncelikli olarak insan çevresindeki birkaç kişide sorun varsa onlarla iletişimini kesmelidir. Eğer çoğunda sorun varsa gerçekten gitmelidir. Tabi sorunlu olanın kendisi olmadığını mantıklı bir şekilde sorgulayıp anlamalıdır.

Bir diğer konu ise kişinin hayallerindeki insanlar ve onlara nasıl davrandığı konusu. Hiç şüpheniz olmasın çevrenizdekilere hayalinizdeki insanlara davrandığınız gibi davranırsanız hayalinizdeki insanlar gibi olur onlarda. Ama bunun farkına varmanız nasıl olacak orasını ben bilmiyorum işte.

Birde gittiğimiz yer konusu var elbette.  Gittiğimiz yerde başka bir canlı türü ile iletişim kurmayacağız diye düşünüyorum.  Gittiğimiz yerdeki insanlarda şu anda yanımızda bulunan insanlar gibi olacak büyük ihtimalle. Yani yine iş aynı noktaya gelecek. Bizde  onlarda mutlu olmak için karşılıklı fedakarlıklarda bulunmak zorunda olacağız yine.

Biraz gerçekçi olalım. Hiçbir insan hayallerindeki mekanı gerçeğe dönüştürerek orada yaşayamaz.  Biz en iyisi boş yere uzun yollara çıkıp yorulmayalım. Tek seyahatimiz gezilerimiz olsun.

Çevrenizde bu şekilde insanlar varsa uyarmaya çalışın kırmadan.

Uyumlu Yaşamak

Hepimiz aileden başta olmak üzere dışarıdan bir sürü kural alır, onları benimser  ve toplumun istediği kişi oluruz. Her zaman onların istediği gibi davranırız. Farklı davrandığımızda ise dışlanmaktan korkarız.

Peki bir insan beni neden dışlar diye hiç sordunuzmu kendinize. Size tavsiyem karşınızdaki kişi sizi önemsemediğinde bu soruyu kendinize sorun ve gerçekçi bir cevabıda alın kendinizden.

Toplumun dışına çıkın demiyorum kesinlikle, aksine toplumdan ayrılmayı denemeyin bile diyorum. Ama başkaları için yaşamayın. Yaşamanız gerektiği gibi yaşayın. Çevreniz zaten doğru olduğunu görüp size gelecektir.

Tek yapmanız gereken dürüst, sabırlı ve hoşgörülü bir insan olmak. İnsanlarla dost olmak için özel bir çalışma yapmanıza gerek yok yani.

Birde böyle deneyin, farkı göreceksiniz.